| Haci Ali Paşa Camii: Sultan 2. Abdulhamit’in serkarini Ortaköylü Hacı Ali Paşa tarafından 1905 yılında yaptırılmıştır. Muntazam kesme Ersele taşıyla yapılan caminin tek taş kubbesinin eteğinde sekiz pencere vardır. Mihrabın üç tarafına Besmele ve Kürsi Ayeti yazılmıştır. Bu yazıları H. 1357’de İbralalı Hattat Raşit Tiryakioğlu yazmıştır. Caminin temellerinde gayri İslami devirlere ait yapılardan alınmış taşlar kullanılmıştır. Bugün kuzeyindeki giriş kapısı kısmında bulunan son cemaat mahfili camiye sonradan ilave edilmiştir. Giriş kapısı yönündeki tek şerefeli minaresi yıldırım düşmesi sonucu yıkılmış ve orjinalliği bozulmadan yeniden tek şerefeli minare yapılmıştır. İçerisinde, yapıldığı yıllardan kalma antika değeri bulunan halılar ve seccadeler bulunmaktadır. |
Yunus Emre Türbesi | | | Yunus Emre Türbesi: Reşadiye Köyü´nün batısında bulunan bir tepe üzerindedir. Çevre köylerden ziyarete gelirler. Ziyaret anında kurban kesilir, namaz kılınır, dua edilir. Yunus Emre : XIII. yy.’da yaşayan Yunus Emre’nin memleketi, doğduğu, yaşadığı ve öldüğü yer hakkında birbirinden farklı görüşler ve iddialar olduğu bilinmektedir. Prof. Fuat Köprülü başta olmak üzere Ahdülbaki Gölpınarlı, Prof. Şehabettin Tekindağ, Halim Baki Kunter, Cahit Öztelli, 1. Hakkı Konyalı ve daha birçok bilim adamı ve araştırmacı buldukları belgeler ve derledikleri bilgilerle ve kendi yorumlarını da katarak çeşitli kitaplar yayınlamışlardır. Ayrıca Aksaray ve Yunus Emre aşıklarından değerli hemşehrimiz, emekli Avukat Erdoğan ARIBAŞ’ın da Yunus Emreden Gönüller Dolusu Seslenişini dile getiren kitabından söz etmeden geçemeyeceğiz. Ancak bu çalışmalar sonucu Yunus Emre’ nin memleketi, kimliği, gerçek mezarının nerede olduğu konusu kesinlikle açığa kavuşturulmamıştır. Bugün Yunus Emre’ye ait olduğu ileri sürülen yirmiden fazla mekan veya mezarın sadece beşi bir anıt mezar veya türbe halinde biçimlendirilmiştir. Bunlar Afyon’un Emre Sultan Köyündeki, lsparia’nın Uluhorlu İlçesi merkezindeki, Eskişehir’in Yunus Emre Köyündeki, Karaman merkezindeki ve Aksaray İli Ortaköy ilçesi Sarıkaraman’daki anıt mezarlardır. Aksaray İli, Ortaköy ilçesi Sarıkaraman Kasabası Reşadiye Köyünde bulunan ve halk tarafından Ziyaret Tepesi olarak adlandırılan bu tepe ismini Yunus Emre’ye atfedilen bir türbenin bulunması nedeniyle almıştır. 29 Eylül 1995 tarihinde Aksaray’da gerçekleştirilen Yunus Emre’yi Anma Etkinlikleri çerçevesin de düzenlenen konferansa konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Sadık Tural yaptığı konuşmasında, öğrencisi Mustafa Tatçı’nın Yunus Emre hakkındaki Kültür Bakanlığı tarafından yayınlanan doktora tezindeki görüşlerini sıralamıştır. “Yunus Emre Miladi (1240-41)de doğmuş 82-87 sene yaşamış (1329-30) da vefat etmiştir. Hacı Bektaş-i Velinin Hakka (Tanrıya) yürümesinde, Yunus’un yaşı takriben 35’dir. Ahi Evran’ın 1267’de vefatında henüz 21 yaşında.” idi. Mustafa Tatçı nerede doğduğu, nerede yaşadığı hakkındaki bütün iddiaları tek tek alt alta getirir. Kat’i olarak bir neticeye varmamakla beraber günümüze kadar gelen belgelere göre; Yunus’un Orta Anadolu’da bir merkezde yaşadığının kesin olduğunu belirtmektedir. Bütün yazmalardaki ifadelere göre şöyle bir değerlendirme var. Sarıköy’de kıtlık nedeniyle Hacı Bektaş Sultan Dergahına gidecek, buğday alacak ve kağnıyla akşama geri dönecek. Böyle bir bilgiyi haritaya taşırsanız Eskişehir’i bulamazsınız, başka bir şehir bulursunuz. Bir ucu Hacıbektaş Kasabası, bir ucu Sarıkaraman veya Sarıköy, diğer ucu Taptuk Köyü olan bir üçgen... Yunus Emre, bu üçgenin içinde yaşamıştır. Yunus Emre Anadolu’da doğdu , vefat etti, fakat ruhu bütün dünyada yaşıyor, Yunus Emre, sadece Türkler için değil dünya için evrensel bir şairdir. Evliyadır ve büyük şairler katında dil, din, milliyet farkı gözetilmez, işte Yunus Emre de bu özelliği ile evrenseldir ve dünya şairidir. |
Kartuluk Dağı Tepesi: Namlıkışla Köyü´ndedir. Dağın tepesinde ``Dede`` adı verilen bir yer vardır. Çocuğunun yaşamasını, malının kalmasını isteyen insanlar oraya gider. Dualar edilir, dilekler dilenir, birşeyler bırakılır ve ziyaret tamamlanır. | Sınandı Kalesi: Sınandı, Gökkaya Köyü´nün kuzeyinde kurulmuş olup, bugün birkaç yerde duvar kalıntısı kalmıştır. | Çiftevi Köyündeki önemli eserler: Köyün kenar kısmında bir kaya vardır. Yüksekliği 4 metre, eni 5 metre kadardır. Düğün anında gelin bu kayanın etrafinda üç kez dolandırılır. Bundaki maksat gelinin gittiği yerde kalması, mutlu olmasıdır. Köyün sahasında Selçuklulardan kalma bir taş mevcuttur. | Muratlı ve Otügüz Höyüğü: İçinde Rumlardan kalma eşyalar olduğu söylenir. Yüzerinde yüründüğünde Höyüğün sallanır gibi olduğu söylenir. Köy Camii: XIX. asırdan kalma olduğu söylenir. Orijinal süsleri olduğu söylenir. | Kartal Kalesi : İshaklı Köyünün Büvelek tepesi denilen mevkiinde köylüler tarafından bulunmuştur. Roma dönemine ait olduğu tahmin edilen heykel, Aksaray’ ın ilçe olduğu dönemde Aksaray Kaymakamlığı tarafından Aksaray’ a götürülerek parka konulmuş ancak kısa bir süre sonra çalınmıştır. |
YÖREMİZDEKİ KASABA VE KÖYLERİN İSİM ALMALARI | Altıncanak: Bozkır Köyü´nde bir mevkiidir. Bu köye yakın köylerden birisi Rumlara esir düşüyor. Rumlardan biri: ``Sana bir kağıt vereceğim, bunu Bozkır´da filan yere götür koy, söz verirsen seni kurtarırım.`` diyor. Türk serbest kaldıktan sonra, bu kağıdı tarif edilen yere götürüyor. Birde ne görsün! Orada bir koyuktan yığınla arı çıkıyor ve adama saldırıyorlar. Adamda kendini imkanı nisbetince korumaya çalışıyor. Eli yettiğince arıların bazılarını öldürüyor. Ölü olarak yere düşen arılar altın oluyorlar. Adam ölüyor ama yerde de bir hayli altın oluşuyor. Halk bu yüzden buraya ``Altınçanak`` diyor. Balcı: Daha önceleri buraya Kurt (veya Kürt) Mahmutlu denilirmiş. Şimdiki Balcı Barajı`nın bulunduğu bir yerde de bir köy bulunurmuş. Kurt Mahmutlu´dan bir adam buraya bal getirip satarmış. Halk da, onun köyüne ``Balcı`` demiş. Bu isim zamanla yaygınlaşmış. Bozkır: Anadolu´nun başka bir bölgesinden buraya Hacı Mehmet, Kara Osman, Mevlüt Aciz Ağa gelmişler. Bunlara ``Bozaklar`` denilirmiş. Zamanla Bozkır denilmeye başlanmış. Ceceli: Kırşehir´de mekan tutmuş olan Caca Bey´e bağlı birkaç aile, buraya yerleşmiş, kendilerine cacali ve zamanla da Ceceli denilmiştir. Türkistan´dan, Ceceli adlı bir boy gelip Anadolu´ya üç yere dağılır. Bu yöreler Trabzon, Adana ve Ortaköy´dür. Çatin: Köyün şimdi bulunduğu yerde daha önce Ermeniler yaşarmış. Doğudan Karaboğaz Mehmet Ağa adında biri kavmi ile buraya gelmiş. Köyün halkı kayaların arasında , ine benzer yerde yaşarmış. Karaboğaz Mehmet Ağa kendisine iki katlı bir ev yaptırmış, üzerinide çatı ile kapatmış. Köy halkı buraya `` Çatılı İn`` demeye başlamış. Zamanla köy bu ad ile anılır olmuş. Bu da değişerek Çatin adını almış. İkinci bir söylenti ise şöyle: Köyün iki yanındanda dere geçmektedir. Bu yüzden buraya `` Çatılı `` denilmiş, bu ad zamanla `` Çatin`` olmuştur. Çiftevi: Önceleri Muratlı Höyüğü yanında bir köy varmış. Buraya ``Muratuşağı`` denilirmiş. İki kardeş köy halkıyla kavga etmiş. Bu yüzden buradan ayrılmak zorunda kalmışlar. Köyün şimdiki bulunduğu yeri mesken tutmuşlar. Köyün nüfusu zamanla artmış. Halk bu köye çiftevi demeye başlamış. Devedamı: Köyün bulunduğu bugünkü yerde eskiden oldukça fazla deve bulunurmuş. Devedamı ismini alışı bu yüzdendir. Durhasanlı: Bu isim hakkında üç rivayet vardır: Aksaray´daki Hasan Dağının ismi Arap kaynaklarında Tur-ı Hasan´dır. Bu isimde Danişmendliler zamanında şehit düşüp burada yatan Hasan Bey´den gelir. Bu beye mensup olanlara ``Hasan Dağlı `` anlamında ``Tur Hasanlı`` denilmiş, zamanla ``Dur Hasan`` olarak söylenmeye başlanmış. Hasan Bey´e mensup ailelerden bir kadın şimdiki köyün bulunduğu yere gelince; oğlu Hasan´a ``Dur Hasan buraya konaklayalım`` demiş. Bu söz zamanla köye isim olmuş. Bir söylentiye göre Hasan Bey, Danişmend Gazi´nin amcasıdır. Hasan Bey´in üç çocuğundan birisinin adı da ``Turasan`` dır. Hacımahmutuşağı – Hacıibrahimuşağı – Seksenuşağı: Vaktiyle buraya her bahar ayında Toroslardan üç kardeş kalabalık olarak gelir ve yayla hayatı geçirirlermiş. Bu , uzun müddet devam etmiş. Zamanla yerleşik hayata geçmişler. Kendilerine bugünkü yerleşme merkezlerini seçmişler. Başlarındaki büyüklerinin adlarından dolayı bu isimleri almışlar. Namlıkışla: Vaktiyle köyde Evliyagiller´in kızı kaçırılır. Bu olay, köyde kan davası başlatır. İki taraftanda çok sayıda insan öldürülür; çok kan dökülür. Bu yüzden buraya ``Kanlıkışla`` denilir. Daha sonra ismi devlet tarafından ``Namlıkışla`` olarak değiştirilir. Halk iki ismide söylemektedir. Pirli: Yaşlı bir kişi (pir) buradan geçerken, dinlenmeye kalmış. Burası hoşuna gitmiş; mesken tutmuş. Diğer köylerden de buraya zamanla yerleşenler olmuş. Halk ta buraya ``Pirli`` demiş. Reşadiye: 1293 (Miladi 1877-1878) muhaciri olarak Erzurum ve Kars´tan gelenler Sultan Reşad zamanında buraya yerleştirilmiş. Padişahın adından dolayı buraya Reşadiye denilmiş. Köyün 1908 yılında kurulmuş olduğu söylenir. Salarıalaca: Köy halkı Nevşehir´in Sallar Köyü´den gelmiştir. Köyün toprağı ala renkte olduğundan buraya ``Sallarıalaca``, zamanla da ``Salarıalaca`` denilmiştir. Salarıgödeler: Buraya sarı benizli (veya sarı elbiseli), şişman, kısa boylu, halk tabiriyle ``gödek`` biri gelir ve yerleşir. Köyün nüfusu zamanla artar. Halkta buraya ``Salarıgödeler`` der. Sarıkaraman: Konya´nın Karaman Kazasından buraya bir sülale gelir ve yerleşir. Halkta buraya ``Sarıkaraman`` der. |
Gül koydum gül tasına Hayatın ortasına Düşman püskül sallıyor Yarimin sevdasına | Sarımsak koydum aşa Lanet olsun bu işe İpdi severler amma Sonra kakarlar başa | Suya giderim suya Elmayı soya soya Kaldır yarim peçeni Bakayım doya doya | Elma attım alıca Bir kuş vurdum delice Yenile bir yar sevdim Gözleri sürmelice | Irafa koydum narı Gözlerim arar yari Gidenler gelmedikçe Ağlarım zarı zarı | Karşı dağın gıcısı Çektiğim yar acısı Gel gel otur yanıma Sevdiğimin bacısı | Güzeller eder nazı Aşıklar çalar sazı Kurban olam görümce Ağlarım bazı bazı | Dam başında hereni Derdinden oldum deli Ellerin yari gelir Gelmez bizim zırdeli | Dam başında zerdeli Oldum derdinden deli Yarimi eller aldı Bende oldum zırdeli | Ayağında yemeni Yemeniye sar beni Dünyaya ölüm gelmiş Ne seni kor ne beni | Dam başinda hereni Yüreklerim yaralı Doğrusunu söyleyim Yar gardaşdan ileri | Alçacık penceresi Hiç yorulmaz çenesi Kalkmış banal af eder Kümbetin çingenesi | Kara kaşık destesi Geliyor biçer sesi Ben yarimi tanırım Lacivert elbisesi | Daldaki üzüme bak Betime benzime bak Her ne kadar seversen Gülerek yüzüme bak | Ekin ektim olacak Sevda beni alacak Benim sana kavuşmam Kıyamete kalacak | Fasülyeyi kuruttum Pişirmeyi unuttum Gel yarim konuşalım Anamgili uyuttum | Dam başında üç oğlan Al da beni kaç oğlan Ötekiler duymadan Aksaray´ı geç oğlan | Su akar pişman pişman Güzellik başa düşman Elin oğlu değilmisin Dilin dost kalbin düşman | Peşkir çektim direkten Bir of çektim yürekten Bu hekim hekim değil Hekim gelsin Iraktan | İp eğridir inceden Savran gider geceden Senin derdin değilmi Beni böyle kocaltan | Elma attım al gelin Yanakları bal gelin Eğer gönlün var ise Bu gece kal gelin | Vur destiye gümlesin Aşık olan dinlesin Sevdiğini alamayan Hiç evlendim demesin | Dam ardında tavuklar Hergün hergün yumurtlar Memleketin kızları Koca diye sayıklar | Kahveyi kavururlar Taşmadan savururlar Bu ne biçim köyümüş Öpmeden ayırırlar | Sabunu sıra korlar Üstüne çıra korlar Elimden yari alıp Boynuma bura korlar | Dam başında arı var Kanadında sarı var Bilmiyorum sevdiğim Aramızda biri var | Yükün dibinde reçel Eller iyi yar seçer Bende düstüm kötüye Ahınan ömrüm geçer | Bugün günlerden pazar Bülbül okur kız yazar Uzakta yari olan Eli böğründe gezer | Sarı sarı han durur Han içinde can durur İkimizin sevdası Yeri göğü yandırır | Sürmelenmiş gözleri Işıl ışıl yüzleri Hic aklımdan çıkmıyor Akpınar´ın kızları | Haydi kızlar çapaya Gün dikildi tepeye Ortaköy´ün kızları Birer okka arpaya | Kaya dibi karınca Karşı durdum girince Kurban olam görümce Şu kardaşın gelince | Garibim bu gülşende Baykuşlar ötüşünde Gariplik ne çetinmiş Baş yastığa düşende | Mendilim pile pile Ben düştüm gurbet ile Yedi mendil çürüttüm Gözyaşım sile sile | Ay bulut kerem eyle Var yare selam eyle Bensiz yarin gözüne Uykuyu harem eyle | Göz koma yediğime Kulak ver dediğime Ana sevap edersin Ver beni sevdiğime | Benim yarim birtane Yare aldım kestane Yar yüzüme bakınca Oldu gönlüm mestane | Biber ektim yollara Yorulmadım ellere Üç senedir severdim Bildirmedim ellere | Yeşil tesbih masallah Sen benimsin iyişallah Anamın gelini yok Sen olursun iyişallah | Ateş olur yakmaz mı Su olurda akmaz mı Tutalım sultan oldu Sultan kula bakmaz mı | Ben varmam inekliye Evleri sinekliye Mevlan yazarsa yazsın Omuzu tüfekliye | Mendilim dalda kaldı Gözlerim yolda kaldı Kara gözlü sevdiğim Bilmiyom nerde kaldı | Yakmalı yar yakmalı Dağda odun yakmalı Sana mani az gelir Yarım türkü yakmalı | Yelekleri yaralı Düğmeleri paralı İlişmeyin yarime Yürekleri yaralı | Karşıdan gelen atlı Altında kilim katlı Ben yarimi tanırım Baldan şekerden tatlı | Karadır kaşın ördek Yeşildir başın ördek Gül çimene geldi mi Hani kardaşın ördek | Kayalar direk direk Suyu nerden indirek Kuşlar dilden anlamaz Yare mektup gönderek | Dam başında arılık Benzim oldu sarılık Eller çift çift geziyor Bize geldi ayrılık | Denizde kara balık Ciğerim sana yanık Ellerin sözüyünen Yarim benden ayrılık | Tabakada tütün yok Akıl başta fikir yok Seni alır giderim Bindirecek atım yok | Armut dalı incecik Bir yar sevdim gencecik Gel sarılıp yatalım Sen ince ben gencecik | Dağlar duman oldu gel Gönlüm güman oldu gel Aylara veda ettim Yılım tamam oldu gel | Çeşmenin başı güzel Dibinde taşı güzel Öyle bir yar sevdimki Kirpiği kaşı güzel | Sekin keklikler sekin Alnında çalma kakül Akşam yarim geliyor Duvarlar geri çekil | Patlıcanı haşladım Doldurmaya başladım Dediler yarin hasta Ağlamaya başladım | Püskülümü saaçrım Dolaşırsa açarım Bana altın almazsan Düşmanınla kaçarım | Ak buğdayım buğdayım Sereyim kurutayım Gurbetteki yarimi Ben nasil unutayım | Elmayı yarı böldüm Çamura düştü sildim Yar kadri bilmez idim Gurbete düştü bildim | Bahçe bahçe gezerim Çıkı buldum çözerim Vallah billah enişte Ben bacımdan güzelim | Dam ardından sel gelir Deste deste gül gelir Alman kızlar çobanı Ayda yılda bir gelir | Elmayı atan bilir Alıpta tutan bilir Güzel yarin koynunda Yatıpta kalkan bilir | Dut ağacı dut verir Yaprağını kıt verir Ergen oğlan ergen kız Sarıldıkça tat verir | Ördek vurdum kalkmıyor Kanı donmuş akmıyor Bıldırki sevdiğim yar Bu yıl bana bakmıyor | Dam başında yatıyor Yel yorganı atıyor Ey yel atma yorganı Yüreğimde atıyor | Dolmuş geliyor dolmuş Dolmuşun rengi solmuş Kara gözlü sevdiğim Okumuş adam olmuş | Oluk yaptım su geldi Naylon ibriğim doldu Biz gavuru süreli Seksen yıl tamam oldu | Kara kuş katar oldu Ayrılık yeter oldu Bu sevdaya düşenler Ölümden beter oldu | Güneşler yıldız oldu Geceler gündüz oldu Bir gecenin içinde Akpınar dümdüz oldu | Bahçelerin koruğu Ben istemem yanığı Düşmanlarım gülmezmi Çirkinlerin moruğu | Giden vapur dururmu Sonu liman olur mu İki baş bir yastıkta Acep kismet olurmu | Sahanda kara pekmez Ben yesem yare yetmez Oğlan senin kazancın Benim süsüme yetmez | Karşı karşı hanımız Karşıda harmanımız Sarılalım sevdiğim Çatlasın düşmanımız |
| Evlerin Önü Kavak Evlerin önü kavak Sular akar suvak suvak Sanki bana gelin geldin Elin kına yüzün duvak Karalı bayrak kaldırdım Çifte dualar dövdürdüm Kınamayın aziz dostlar Talihsiz gelin getirdim Karalı bayrak kalkar mı Her gelin bayrak çeker mı Ne diyorsun şanssız yavrum Gelinden kanlar akar mı Kaynak şahıs: Kadir Özcan, Ortaköylü, büyüklerinden öğrenmiş. | Ali´m Ali´m yatmış Boyalı´nın düzüne Arşın ellerini atmış yüzüne Uyan Ali´m uyan, uykun mu geldi Alaylıgedik´ten korkun mu geldi Ali´m yatmış Kangallı´nın bayıra Kulaç kollarını atmış çayıra Uyan Ali´m uyan, uykun mu geldi Alaylıgedik´ten korkun mu geldi Seni vuran ağlı mıydı Kurşunları yağlı mıydı Atsana Ali´m atsana Elin kolun bağlımıydı Kaynak şahıs: Döndü Taş, Ortaköylü, büyüklerinden öğrenmiş. | Kadının erkeğine ağıdı Yarim nerden gelir iki tazılı Yağnılar koşulmuş çifte bazılı Aman Kaynım! Bir kardeşin nic´oldu Bu ayrılık hepisinden güç oldu Yarim nerden gelir martin kucakta Körpe yavrum el ediyor kucakta Aman Kaynım! Bir kardeşin nic´oldu Bu ayrılık hepisinden güç oldu Sabah olmuş tan yerleri atıyor Herkes kuzusunu almış yatıyor Aman Kaynım! Bir kardeşin nic´oldu Bu ayrılık hepisinden güç oldu Yüce dağ başında kirmenim başlı Anamdan doğalı gözlerim yaşlı Aman Kaynım! Bir kardeşin nic´oldu Bu ayrılık hepisinden güç oldu Kaynak şahıs: Döndü Taş, Ortaköylü, büyüklerinden öğrenmiş. |
| Yar Olmayınca Benzer soğuklarda eller üşür mü Yerde bölük bölük kar olmayınca Bu yalan dünyanın tadı mı olur Göğsü çifte benli yar olmayınca Merdiven kurdumda çıktım peceden Yar kış var demedim geldim geceden Yarimin kokusu gelse yüceden Su uzun geceler dar olmayınca (Söyleyen: Ali Kaya, Bozkır Köyü)
| Kırşehir Yolu Kırşehir yolunda giderim savak Ne pek sallanıyor meyvesiz kavak Ellere vermişsin irili ufak Birde ban ver de kız olsun bari Gelin doğurdu de, söz olsun bari Otururken bir taş düştü dizime Yayılırken kurt karıştı kuzuma Muhannetler kulak vermez sözüme Birde ban ver de kız olsun bari Gelin doğurdu de, söz olsun bari (Kaynak şahıs: Pembe Özdemir, Bozkır Köyü) | Ağgelin Ağgelin oturmuş çorap örüyor Çorabın üstünü güller bürüyor Dürzü baban seni bana vermiyor Ya alırım ya ölürüm kız seni Ağgelin oturmuş taşın üstüne Taramış kekili kaşın üstüne Bu kadar yaptığın işin üstüne Ya alırım ya ölürüm kız seni Ağgelin parmakları badeli İlimon topuklu keklik sadeli Akıl mı bıraktın ettin bir deli Ya alırım ya ölürüm kız seni (Kaynak şahıs: Pembe Özdemir, Bozkır Köyü)
| Turnam Bir çift turnam vardı yolda yorulmuş Avcı vurmuş kanatları kırılmıs O da benim gibi yardan ayrılmıs Doğru bir katara gidin turnalar Benden yare selam edin turnalar Bir çift turnam vardı uçup ötmüyor Daha bu ayrılık senden gitmiyor Biter dedim kaç senedir bitmiyor Doğru bir katara gidin turnalar Benden yare selam edin turnalar Turnam nerden geldin allı Maraş´tan Kanadın kırılmış yağmurdan yaştan Sizi esirgiyom alıcı kuştan Doğru bir katara gidin turnalar Benden yare selam edin turnalar Turnamın kanadı bir karış telden Çekerim ayrılık ne gelir elden Yare ulaşamam bu çetin yerden Doğru bir katara gidin turnalar Benden yare selam edin turnalar (Kaynak şahıs: Pembe Özdemir, Bozkır Köyü) |
| Kınacılar gelin geçin oturun Entarimin kuşağını getirin Ben ölüyon beni anama götürün Anamı anamı gelin anamı Özediler yakmadılar kınamı Kınacılar geldi çaya dizildi Altın tas içinde kınam ezildi Kınayı görünce benzim bozuldu Anamı anamı gelin anamı Özediler yakmadılar kınamı İn aşağı bağlasınlar başını Çık yukarı sil gözünün yaşını Emmim, dayım, görsün senin işini Anamı anamı gelin anamı Özediler yakmadılar kınamı Urganını uzattılar peceden Kulağıma bir ses geldı yüceden Garip anam kayıt görür geceden Anamı anamı gelin anamı Özediler yakmadılar kınamı Del´ olur da dağ başında gezerim Kalem olur kaşın gözün yazarım Kazma, kürek dağ tepeyi kazarım Anamı anamı gelin anamı Özediler yakmadılar kınamı Atımı getirin binek taşına Elim erişmiyor eyer kayışına Çağırında gelsin öz kardaşına Anamı anamı gelin anamı Özediler yakmadılar kınamı Kardaşım geldi de eyleyemedim Atını kapıya bağlayamadım Ellerden ar ettim söyleyemedim Anamı anamı gelin anamı Özediler yakmadılar kınamı Emmim dayım dirildiler geldiler Taranacak yünü çeke buldular İstenmedik yere gelin verdiler Anamı anamı gelin anamı Özediler yakmadılar kınamı Ekecik dağında bir kara bulut Ana ben gidiyom sen beni unut Benim yerimde bacımı büyüt Anamı anamı gelin anamı Özediler yakmadılar kınamı | Kınacılar çay başına dizilir Kınayı görünce benzim bozulur Anası kızından bugün yozulur Eyvah kızlar ben anamdan ayrıldım Hem anamdan hem sılamdan ayrıldım Gelin geldim ben dışarı çıkayım Geldiğim yollara doğru bakayım Anamı babamı nasıl yıkayım Anamı anamı gelin anamı Özediler yakmadılar kınamı Kız seni gö çürürler bugün yurdundan Anan baban bakakalır ardından Bir kardeşin deli olur derdinden Eyvah kızlar ben anamdan ayrıldım Hem anamdan hem sılamdan ayrıldım Yorganımı bağladılar önceden Kulağıma bir ses gitti inceden Anam çeyizimi hazırlıyor geceden Anamı anamı gelin anamı Özediler yakmadılar kınamı Kardaşım geldide eyleyemedim Çekip kıratını bağlayamadım Babamın yanında ağlayamadım Eyvah kızlar ben anamdan ayrıldım Hem anamdan hem sılamdan ayrıldım Kınacılar gelin geçin oturun Sağıma soluma yastık getirin Ben hastayım beni anama götürün Anamı anamı gelin anamı Özediler yakmadılar kınamı Kaynak sahis: (Cihan Emel Demiryürek) |
| 40 gün geçmedikçe, loğusa kadının yanına, çocuğu ölmüs kadın uğrayamaz. Zira, yeni doğan çocuk ölür. Hamile kadın kime dikkatli bakacak olursa, doğacak çocuğun huyu yada sekli ona benzer. Çocuğun ağzına kim tükürürse, çocuk büyüyünce ona benzer. İceri-dışarı gün battıktan sonra süpürülmez. Güneş indikten sonra içeri toprak alınmaz. Gece ıslık çalan kişi delirir. Gece tırnak kesilmez; kısmet kapanır. Gece dışarı soğan kabuğu atmak günahtır. Gece sakız çiğnenmez; ölü poposu çiğnenilir. Akşam komsuya, tuz, sabun, soğan, sarımsak verilmez. Aksam elbise biçilmez; kişiye kefen olur. Cuma günü kapıya gelen boş çevrilmez. Cuma günü tarlada çalışılmaz, biri ölür. Sıcak suyu, yere yada lavaboya dökerken destur denir. |
| Abdal tekkede, hacı Mekke´de bulunur. Acıklı başta akıl olmaz. Açın koynunda ekmek durmaz. Aç at yol almaz, aç it av almaz. Adamak kolay, ödemek güçtür. Ağaca dayanma kurur, adama dayanma ölür. Ağacı kurt, insanı dert yer. Ağalık vermekle, avcılık vurmakla. Ağanın alnı terlemezse, ırgadın burnu kanamaz. Ağılda oğlak doğarsa, yabanda otu biter. Ağustos´ta gölge kovar, zemheride karnin ovar. Akıllı düşününceye kadar, deli oğlunu everir. Altın pas, deli yas tutmaz. Ata dostu oğula mirastır. Baba oğula bağ, oğul babaya koruk bağışlamıs. Bir baş soğan bir kazanı kokutur. Bol bol yiyen, bel bel bakar. Bos fıçı çok langırdar. Cambaz ipte, balık dipte gerek. Cindamarına basmak. Cins kedi ölüsünü göstermez. Çatal kazık yere batmaz. Çift ile koyun, gerisi oyun. Çobanın gönlü olunca, tekeden süt çıkarır. Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz. Deli deliden, imam ölüden hoşlanır. Deve büyük ot yer, şahin küçük et yer. Düşmanı kazanması kolay, gütmesi güçtür. Düşmüs tas olmak. Erken kalkan yol, erken evlenen döl alır. Evin kötüyse suvat, avradın kötüyse donat. Faydasız baş, mezara yarasır. Hekimden sorma, çekenden sor. İtme el kapısını elin ucuyla; iterler kapını omuz gücüyle. Kırk gün taban eti, birgün av eti. Mart çıkmadıkca, dert çıkmaz. Martta yağmaz, nisanda dinmezse; sonbahar altın olur. Ne çıkarsa burnu yere bakandan çıkar. Niye ekin vermedin anız? Hak etmedinki domuz. On para, on aslanın ağzında. Ortalık Kel Ali´nin bağına döndü. Para, İsa´ya çekilmez. Rüzgara tüküren, kendi yüzüne tükürür. Kabahat samur kürk olsa, kimse üzerine almaz. Yazın başı pisenin, kısın aşı pişer. Yetim büyüt, duluğunu delsin. |
| Islah eylesin (Bölge Destanı) Çatin kendi köyüm ne deyim buna Burada bulunur haramla zina Temel çürük olursa yıkılır bina Allah bunları da ıslah eylesin Cumali´yi sorarsan yaylası uzun Her yer güzel olur ilkbahar güzün Güzelini sorma hep kara üzüm Allah bunları da cinan eylesin Ozancığı sorarsan ovadır yeri Alabaş ağaları hepsinden iri Çocukları şeytan hemide peri Allah bunları da ıslah eylesin Daşdelleri aştım Terlemez, Nernek Buradan da aldım bir iki örnek Beş gün misafirdim dağıldı dernek Allah bunları da ıslah eylesin Büyük Kücük Pörnek dağın başında Bereket var ekmeğinde aşında Adam olur Kaleköy´ün taşında Allah bunları da ıslah eylesin Kederli deyince yanıyor içim Bu nasıl giyim bu nasıl biçim Aralarında yok beş dakka geçim Allah bunları da ıslah eylesin ( Neset GÜNEYLİ, Çatin Köyünden 1967 yılında 35 yaşında vefat etmiş.) | Sosyete Destanı Bir manto aldım birde kürk ister Kalbini sorarsan kin garez besler Komşuda ne görse akşama ister Şaştım Allah sosyetenin elinden İyi olur mu ki atın ürkeği Rahvan ata bindirdiler korkağı Çok kadın var beğenmiyor erkeği Şaştım Allah sosyetenin elinden Allah´ım yarattı tozdan türaptan Ağzını çekmiyor acı şaraptan Gözünü ayırmaz naylon çoraptan Şaştım Allah sosyetenin elinden Çok kadın var namusunu batırır Halıyı beğenmez çula oturur Aslan yatağında çakal yatırır Şaştım Allah sosyetenin elinden (Söyleyen: Ali Kaya, Bozkır Köyü) | Mektup Destanı Bismillahla kalem aldım elime Dilime dolandı birkaç kelime Destanın başına dikkat eyleyin Beni soranlara selam söyleyin Bir mektup yazdım gönül eyleyin Kesme mektubunu gönder acele Evvela selamdır mektubun başı Başüstüne olsun emrin onbaşı Sağlıktır derler her işin başı Kesme mektubunu gönder acele Kurumus dallarda güllermi biter Çiçeksiz bahçede bülbül mü öter Yiğitsiz evlerde tütün mü tüter Kesme mektubunu gönder acele Vatanım için geldim askere Sağ olursak alacağız teskere Ömürler verirse Mevla´m bizlere Kesme mektubunu gönder acele Zeytin ağaçları yaprağın dökmez Memleket hasreti içimden gitmez Sevdalı olunca askerlik bitmez Kesme mektubunu gönder acele Ağaç çiçek açmış dallar götürmez Dağlar diken tutmuş Türkmen oturmaz Postacılar küsmüş mektup getirmez Kesme mektubunu gönder acele Niğde dağlarında aşıklar gezer Adam sevdiğinden böylemi bezer Hic olmazsa ayda bir mektup yazar Kesme mektubunu gönder acele Askere gelince yüzüm gülmedi Doktora vardım da derdim bilmedi Kaç mektup saldım cevap gelmedi Kesme mektubunu gönder acele Gelip gördüm ben de gurbet elini Uzun ise kısa eder kolunu Gelir diye hiç bekleme yolumu Kesme mektubunu gönder acele (Söyleyen: Ali Kaya, Bozkır Köyü) |
|
|