Yöremizden Yazdır
Administrator tarafından yazıldı.   
Çarşamba, 10 Haziran 2009 19:19
YÖREMiZDEN ÖNEMLi YERLER

Haci Ali Paşa Camii

Haci Ali Paşa Camii:

Sultan 2. Abdulhamit’in serkarini Ortaköylü Hacı Ali Paşa tarafından 1905 yılında yaptırılmıştır. Muntazam kesme Ersele taşıyla yapılan caminin tek taş kubbesinin eteğinde sekiz pencere vardır. Mihrabın üç tarafına Besmele ve Kürsi Ayeti yazılmıştır. Bu yazıları H. 1357’de İbralalı Hattat Raşit Tiryakioğlu yazmıştır.

Caminin temellerinde gayri İslami devirlere ait yapılardan alınmış taşlar kullanılmıştır. Bugün kuzeyindeki giriş kapısı kısmında bulunan son cemaat mahfili camiye sonradan ilave edilmiştir. Giriş kapısı yönündeki tek şerefeli minaresi yıldırım düşmesi sonucu yıkılmış ve orjinalliği bozulmadan yeniden tek şerefeli minare yapılmıştır. İçerisinde, yapıldığı yıllardan kalma antika değeri bulunan halılar ve seccadeler bulunmaktadır.

Yunus Emre Türbesi

Yunus Emre Türbesi:

Reşadiye Köyü´nün batısında bulunan bir tepe üzerindedir. Çevre köylerden ziyarete gelirler. Ziyaret anında kurban kesilir, namaz kılınır, dua edilir.

Yunus Emre :
XIII. yy.’da yaşayan Yunus Emre’nin memleketi, doğduğu, yaşadığı ve öldüğü yer hakkında birbirinden farklı görüşler ve iddialar olduğu bilinmektedir. Prof. Fuat Köprülü başta olmak üzere Ahdülbaki Gölpınarlı, Prof. Şehabettin Tekindağ, Halim Baki Kunter, Cahit Öztelli, 1. Hakkı Konyalı ve daha birçok bilim adamı ve araştırmacı buldukları belgeler ve derledikleri bilgilerle ve kendi yorumlarını da katarak çeşitli kitaplar yayınlamışlardır. Ayrıca Aksaray ve Yunus Emre aşıklarından değerli hemşehrimiz, emekli Avukat Erdoğan ARIBAŞ’ın da Yunus Emreden Gönüller Dolusu Seslenişini dile getiren kitabından söz etmeden geçemeyeceğiz. Ancak bu çalışmalar sonucu Yunus Emre’ nin memleketi, kimliği, gerçek mezarının nerede olduğu konusu kesinlikle açığa kavuşturulmamıştır. Bugün Yunus Emre’ye ait olduğu ileri sürülen yirmiden fazla mekan veya mezarın sadece beşi bir anıt mezar veya türbe halinde biçimlendirilmiştir. Bunlar Afyon’un Emre Sultan Köyündeki, lsparia’nın Uluhorlu İlçesi merkezindeki, Eskişehir’in Yunus Emre Köyündeki, Karaman merkezindeki ve Aksaray İli Ortaköy ilçesi Sarıkaraman’daki anıt mezarlardır.
Aksaray İli, Ortaköy ilçesi Sarıkaraman Kasabası Reşadiye Köyünde bulunan ve halk tarafından Ziyaret Tepesi olarak adlandırılan bu tepe ismini Yunus Emre’ye atfedilen bir türbenin bulunması nedeniyle almıştır. 29 Eylül 1995 tarihinde Aksaray’da gerçekleştirilen Yunus Emre’yi Anma Etkinlikleri çerçevesin de düzenlenen konferansa konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Sadık Tural yaptığı konuşmasında, öğrencisi Mustafa Tatçı’nın Yunus Emre hakkındaki Kültür Bakanlığı tarafından yayınlanan doktora tezindeki görüşlerini sıralamıştır.
“Yunus Emre Miladi (1240-41)de doğmuş 82-87 sene yaşamış (1329-30) da vefat etmiştir.
Hacı Bektaş-i Velinin Hakka (Tanrıya) yürümesinde, Yunus’un yaşı takriben 35’dir. Ahi Evran’ın 1267’de vefatında henüz 21 yaşında.” idi.
Mustafa Tatçı nerede doğduğu, nerede yaşadığı hakkındaki bütün iddiaları tek tek alt alta getirir. Kat’i olarak bir neticeye varmamakla beraber günümüze kadar gelen belgelere göre; Yunus’un Orta Anadolu’da bir merkezde yaşadığının kesin olduğunu belirtmektedir.
Bütün yazmalardaki ifadelere göre şöyle bir değerlendirme var. Sarıköy’de kıtlık nedeniyle Hacı Bektaş Sultan Dergahına gidecek, buğday alacak ve kağnıyla akşama geri dönecek. Böyle bir bilgiyi haritaya taşırsanız Eskişehir’i bulamazsınız, başka bir şehir bulursunuz. Bir ucu Hacıbektaş Kasabası, bir ucu Sarıkaraman veya Sarıköy, diğer ucu Taptuk Köyü olan bir üçgen... Yunus Emre, bu üçgenin içinde yaşamıştır.
Yunus Emre Anadolu’da doğdu , vefat etti, fakat ruhu bütün dünyada yaşıyor, Yunus Emre, sadece Türkler için değil dünya için evrensel bir şairdir. Evliyadır ve büyük şairler katında dil, din, milliyet farkı gözetilmez, işte Yunus Emre de bu özelliği ile evrenseldir ve dünya şairidir.

Kartuluk Dağı Tepesi:
Namlıkışla Köyü´ndedir. Dağın tepesinde ``Dede`` adı verilen bir yer vardır. Çocuğunun yaşamasını, malının kalmasını isteyen insanlar oraya gider. Dualar edilir, dilekler dilenir, birşeyler bırakılır ve ziyaret tamamlanır.

Sınandı Kalesi:
Sınandı, Gökkaya Köyü´nün kuzeyinde kurulmuş olup, bugün birkaç yerde duvar kalıntısı kalmıştır.

Çiftevi Köyündeki önemli eserler:
Köyün kenar kısmında bir kaya vardır. Yüksekliği 4 metre, eni 5 metre kadardır. Düğün anında gelin bu kayanın etrafinda üç kez dolandırılır. Bundaki maksat gelinin gittiği yerde kalması, mutlu olmasıdır.
Köyün sahasında Selçuklulardan kalma bir taş mevcuttur.

Muratlı ve Otügüz Höyüğü:
İçinde Rumlardan kalma eşyalar olduğu söylenir. Yüzerinde yüründüğünde Höyüğün sallanır gibi olduğu söylenir.
Köy Camii:
XIX. asırdan kalma olduğu söylenir. Orijinal süsleri olduğu söylenir.

Kartal Kalesi :

İshaklı Köyünün Büvelek tepesi denilen mevkiinde köylüler tarafından bulunmuştur. Roma dönemine ait olduğu tahmin edilen heykel, Aksaray’ ın ilçe olduğu dönemde Aksaray Kaymakamlığı tarafından Aksaray’ a götürülerek parka konulmuş ancak kısa bir süre sonra çalınmıştır.

YÖREMİZDEKİ KASABA VE KÖYLERİN İSİM ALMALARI

Altıncanak:
Bozkır Köyü´nde bir mevkiidir. Bu köye yakın köylerden birisi Rumlara esir düşüyor. Rumlardan biri: ``Sana bir kağıt vereceğim, bunu Bozkır´da filan yere götür koy, söz verirsen seni kurtarırım.`` diyor. Türk serbest kaldıktan sonra, bu kağıdı tarif edilen yere götürüyor. Birde ne görsün! Orada bir koyuktan yığınla arı çıkıyor ve adama saldırıyorlar. Adamda kendini imkanı nisbetince korumaya çalışıyor. Eli yettiğince arıların bazılarını öldürüyor. Ölü olarak yere düşen arılar altın oluyorlar. Adam ölüyor ama yerde de bir hayli altın oluşuyor. Halk bu yüzden buraya ``Altınçanak`` diyor.

Balcı:
Daha önceleri buraya Kurt (veya Kürt) Mahmutlu denilirmiş. Şimdiki Balcı Barajı`nın bulunduğu bir yerde de bir köy bulunurmuş. Kurt Mahmutlu´dan bir adam buraya bal getirip satarmış. Halk da, onun köyüne ``Balcı`` demiş. Bu isim zamanla yaygınlaşmış.

Bozkır:
Anadolu´nun başka bir bölgesinden buraya Hacı Mehmet, Kara Osman, Mevlüt Aciz Ağa gelmişler. Bunlara ``Bozaklar`` denilirmiş. Zamanla Bozkır denilmeye başlanmış.

Ceceli:
Kırşehir´de mekan tutmuş olan Caca Bey´e bağlı birkaç aile, buraya yerleşmiş, kendilerine cacali ve zamanla da Ceceli denilmiştir.
Türkistan´dan, Ceceli adlı bir boy gelip Anadolu´ya üç yere dağılır. Bu yöreler Trabzon, Adana ve Ortaköy´dür.

Çatin:
Köyün şimdi bulunduğu yerde daha önce Ermeniler yaşarmış. Doğudan Karaboğaz Mehmet Ağa adında biri kavmi ile buraya gelmiş. Köyün halkı kayaların arasında , ine benzer yerde yaşarmış. Karaboğaz Mehmet Ağa kendisine iki katlı bir ev yaptırmış, üzerinide çatı ile kapatmış. Köy halkı buraya `` Çatılı İn`` demeye başlamış. Zamanla köy bu ad ile anılır olmuş. Bu da değişerek Çatin adını almış.
İkinci bir söylenti ise şöyle: Köyün iki yanındanda dere geçmektedir. Bu yüzden buraya `` Çatılı `` denilmiş, bu ad zamanla `` Çatin`` olmuştur.

Çiftevi:
Önceleri Muratlı Höyüğü yanında bir köy varmış. Buraya ``Muratuşağı`` denilirmiş. İki kardeş köy halkıyla kavga etmiş. Bu yüzden buradan ayrılmak zorunda kalmışlar. Köyün şimdiki bulunduğu yeri mesken tutmuşlar. Köyün nüfusu zamanla artmış. Halk bu köye çiftevi demeye başlamış.

Devedamı:
Köyün bulunduğu bugünkü yerde eskiden oldukça fazla deve bulunurmuş. Devedamı ismini alışı bu yüzdendir.

Durhasanlı:
Bu isim hakkında üç rivayet vardır:
Aksaray´daki Hasan Dağının ismi Arap kaynaklarında Tur-ı Hasan´dır. Bu isimde Danişmendliler zamanında şehit düşüp burada yatan Hasan Bey´den gelir. Bu beye mensup olanlara ``Hasan Dağlı `` anlamında ``Tur Hasanlı`` denilmiş, zamanla ``Dur Hasan`` olarak söylenmeye başlanmış.

Hasan Bey´e mensup ailelerden bir kadın şimdiki köyün bulunduğu yere gelince; oğlu Hasan´a ``Dur Hasan buraya konaklayalım`` demiş. Bu söz zamanla köye isim olmuş.
Bir söylentiye göre Hasan Bey, Danişmend Gazi´nin amcasıdır. Hasan Bey´in üç çocuğundan birisinin adı da ``Turasan`` dır.

Hacımahmutuşağı – Hacıibrahimuşağı – Seksenuşağı:
Vaktiyle buraya her bahar ayında Toroslardan üç kardeş kalabalık olarak gelir ve yayla hayatı geçirirlermiş. Bu , uzun müddet devam etmiş. Zamanla yerleşik hayata geçmişler. Kendilerine bugünkü yerleşme merkezlerini seçmişler. Başlarındaki büyüklerinin adlarından dolayı bu isimleri almışlar.

Namlıkışla:
Vaktiyle köyde Evliyagiller´in kızı kaçırılır. Bu olay, köyde kan davası başlatır. İki taraftanda çok sayıda insan öldürülür; çok kan dökülür. Bu yüzden buraya ``Kanlıkışla`` denilir. Daha sonra ismi devlet tarafından ``Namlıkışla`` olarak değiştirilir. Halk iki ismide söylemektedir.

Pirli:
Yaşlı bir kişi (pir) buradan geçerken, dinlenmeye kalmış. Burası hoşuna gitmiş; mesken tutmuş. Diğer köylerden de buraya zamanla yerleşenler olmuş. Halk ta buraya ``Pirli`` demiş.

Reşadiye:
1293 (Miladi 1877-1878) muhaciri olarak Erzurum ve Kars´tan gelenler Sultan Reşad zamanında buraya yerleştirilmiş. Padişahın adından dolayı buraya Reşadiye denilmiş. Köyün 1908 yılında kurulmuş olduğu söylenir.

Salarıalaca:
Köy halkı Nevşehir´in Sallar Köyü´den gelmiştir. Köyün toprağı ala renkte olduğundan buraya ``Sallarıalaca``, zamanla da ``Salarıalaca`` denilmiştir.

Salarıgödeler:
Buraya sarı benizli (veya sarı elbiseli), şişman, kısa boylu, halk tabiriyle ``gödek`` biri gelir ve yerleşir. Köyün nüfusu zamanla artar. Halkta buraya ``Salarıgödeler`` der.

Sarıkaraman:
Konya´nın Karaman Kazasından buraya bir sülale gelir ve yerleşir. Halkta buraya ``Sarıkaraman`` der.

YÖREDEN MANiLER

Gül koydum gül tasına
Hayatın ortasına
Düşman püskül sallıyor
Yarimin sevdasına

Sarımsak koydum aşa
Lanet olsun bu işe
İpdi severler amma
Sonra kakarlar başa

Suya giderim suya
Elmayı soya soya
Kaldır yarim peçeni
Bakayım doya doya

Elma attım alıca
Bir kuş vurdum delice
Yenile bir yar sevdim
Gözleri sürmelice

Irafa koydum narı
Gözlerim arar yari
Gidenler gelmedikçe
Ağlarım zarı zarı

Karşı dağın gıcısı
Çektiğim yar acısı
Gel gel otur yanıma
Sevdiğimin bacısı

Güzeller eder nazı
Aşıklar çalar sazı
Kurban olam görümce
Ağlarım bazı bazı

Dam başında hereni
Derdinden oldum deli
Ellerin yari gelir
Gelmez bizim zırdeli

Dam başında zerdeli
Oldum derdinden deli
Yarimi eller aldı
Bende oldum zırdeli

Ayağında yemeni
Yemeniye sar beni
Dünyaya ölüm gelmiş
Ne seni kor ne beni

Dam başinda hereni
Yüreklerim yaralı
Doğrusunu söyleyim
Yar gardaşdan ileri

Alçacık penceresi
Hiç yorulmaz çenesi
Kalkmış banal af eder
Kümbetin çingenesi

Kara kaşık destesi
Geliyor biçer sesi
Ben yarimi tanırım
Lacivert elbisesi

Daldaki üzüme bak
Betime benzime bak
Her ne kadar seversen
Gülerek yüzüme bak

Ekin ektim olacak
Sevda beni alacak
Benim sana kavuşmam
Kıyamete kalacak

Fasülyeyi kuruttum
Pişirmeyi unuttum
Gel yarim konuşalım
Anamgili uyuttum

Dam başında üç oğlan
Al da beni kaç oğlan
Ötekiler duymadan
Aksaray´ı geç oğlan

Su akar pişman pişman
Güzellik başa düşman
Elin oğlu değilmisin
Dilin dost kalbin düşman

Peşkir çektim direkten
Bir of çektim yürekten
Bu hekim hekim değil
Hekim gelsin Iraktan

İp eğridir inceden
Savran gider geceden
Senin derdin değilmi
Beni böyle kocaltan

Elma attım al gelin
Yanakları bal gelin
Eğer gönlün var ise
Bu gece kal gelin

Vur destiye gümlesin
Aşık olan dinlesin
Sevdiğini alamayan
Hiç evlendim demesin

Dam ardında tavuklar
Hergün hergün yumurtlar
Memleketin kızları
Koca diye sayıklar

Kahveyi kavururlar
Taşmadan savururlar
Bu ne biçim köyümüş
Öpmeden ayırırlar

Sabunu sıra korlar
Üstüne çıra korlar
Elimden yari alıp
Boynuma bura korlar

Dam başında arı var
Kanadında sarı var
Bilmiyorum sevdiğim
Aramızda biri var

Yükün dibinde reçel
Eller iyi yar seçer
Bende düstüm kötüye
Ahınan ömrüm geçer

Bugün günlerden pazar
Bülbül okur kız yazar
Uzakta yari olan
Eli böğründe gezer

Sarı sarı han durur
Han içinde can durur
İkimizin sevdası
Yeri göğü yandırır

Sürmelenmiş gözleri
Işıl ışıl yüzleri
Hic aklımdan çıkmıyor
Akpınar´ın kızları

Haydi kızlar çapaya
Gün dikildi tepeye
Ortaköy´ün kızları
Birer okka arpaya

Kaya dibi karınca
Karşı durdum girince
Kurban olam görümce
Şu kardaşın gelince

Garibim bu gülşende
Baykuşlar ötüşünde
Gariplik ne çetinmiş
Baş yastığa düşende

Mendilim pile pile
Ben düştüm gurbet ile
Yedi mendil çürüttüm
Gözyaşım sile sile

Ay bulut kerem eyle
Var yare selam eyle
Bensiz yarin gözüne
Uykuyu harem eyle

Göz koma yediğime
Kulak ver dediğime
Ana sevap edersin
Ver beni sevdiğime

Benim yarim birtane
Yare aldım kestane
Yar yüzüme bakınca
Oldu gönlüm mestane

Biber ektim yollara
Yorulmadım ellere
Üç senedir severdim
Bildirmedim ellere

Yeşil tesbih masallah
Sen benimsin iyişallah
Anamın gelini yok
Sen olursun iyişallah

Ateş olur yakmaz mı
Su olurda akmaz mı
Tutalım sultan oldu
Sultan kula bakmaz mı

Ben varmam inekliye
Evleri sinekliye
Mevlan yazarsa yazsın
Omuzu tüfekliye

Mendilim dalda kaldı
Gözlerim yolda kaldı
Kara gözlü sevdiğim
Bilmiyom nerde kaldı

Yakmalı yar yakmalı
Dağda odun yakmalı
Sana mani az gelir
Yarım türkü yakmalı

Yelekleri yaralı
Düğmeleri paralı
İlişmeyin yarime
Yürekleri yaralı

Karşıdan gelen atlı
Altında kilim katlı
Ben yarimi tanırım
Baldan şekerden tatlı

Karadır kaşın ördek
Yeşildir başın ördek
Gül çimene geldi mi
Hani kardaşın ördek

Kayalar direk direk
Suyu nerden indirek
Kuşlar dilden anlamaz
Yare mektup gönderek

Dam başında arılık
Benzim oldu sarılık
Eller çift çift geziyor
Bize geldi ayrılık

Denizde kara balık
Ciğerim sana yanık
Ellerin sözüyünen
Yarim benden ayrılık

Tabakada tütün yok
Akıl başta fikir yok
Seni alır giderim
Bindirecek atım yok

Armut dalı incecik
Bir yar sevdim gencecik
Gel sarılıp yatalım
Sen ince ben gencecik

Dağlar duman oldu gel
Gönlüm güman oldu gel
Aylara veda ettim
Yılım tamam oldu gel

Çeşmenin başı güzel
Dibinde taşı güzel
Öyle bir yar sevdimki
Kirpiği kaşı güzel

Sekin keklikler sekin
Alnında çalma kakül
Akşam yarim geliyor
Duvarlar geri çekil

Patlıcanı haşladım
Doldurmaya başladım
Dediler yarin hasta
Ağlamaya başladım

Püskülümü saaçrım
Dolaşırsa açarım
Bana altın almazsan
Düşmanınla kaçarım

Ak buğdayım buğdayım
Sereyim kurutayım
Gurbetteki yarimi
Ben nasil unutayım

Elmayı yarı böldüm
Çamura düştü sildim
Yar kadri bilmez idim
Gurbete düştü bildim

Bahçe bahçe gezerim
Çıkı buldum çözerim
Vallah billah enişte
Ben bacımdan güzelim

Dam ardından sel gelir
Deste deste gül gelir
Alman kızlar çobanı
Ayda yılda bir gelir

Elmayı atan bilir
Alıpta tutan bilir
Güzel yarin koynunda
Yatıpta kalkan bilir

Dut ağacı dut verir
Yaprağını kıt verir
Ergen oğlan ergen kız
Sarıldıkça tat verir

Ördek vurdum kalkmıyor
Kanı donmuş akmıyor
Bıldırki sevdiğim yar
Bu yıl bana bakmıyor

Dam başında yatıyor
Yel yorganı atıyor
Ey yel atma yorganı
Yüreğimde atıyor

Dolmuş geliyor dolmuş
Dolmuşun rengi solmuş
Kara gözlü sevdiğim
Okumuş adam olmuş

Oluk yaptım su geldi
Naylon ibriğim doldu
Biz gavuru süreli
Seksen yıl tamam oldu

Kara kuş katar oldu
Ayrılık yeter oldu
Bu sevdaya düşenler
Ölümden beter oldu

Güneşler yıldız oldu
Geceler gündüz oldu
Bir gecenin içinde
Akpınar dümdüz oldu

Bahçelerin koruğu
Ben istemem yanığı
Düşmanlarım gülmezmi
Çirkinlerin moruğu

Giden vapur dururmu
Sonu liman olur mu
İki baş bir yastıkta
Acep kismet olurmu

Sahanda kara pekmez
Ben yesem yare yetmez
Oğlan senin kazancın
Benim süsüme yetmez

Karşı karşı hanımız
Karşıda harmanımız
Sarılalım sevdiğim
Çatlasın düşmanımız

AĞITLAR

Evlerin Önü Kavak

 

Evlerin önü kavak
Sular akar suvak suvak
Sanki bana gelin geldin
Elin kına yüzün duvak

 

Karalı bayrak kaldırdım
Çifte dualar dövdürdüm
Kınamayın aziz dostlar
Talihsiz gelin getirdim

 

Karalı bayrak kalkar mı
Her gelin bayrak çeker mı
Ne diyorsun şanssız yavrum
Gelinden kanlar akar mı

Kaynak şahıs: Kadir Özcan, Ortaköylü, büyüklerinden öğrenmiş.

Ali´m

 

Ali´m yatmış Boyalı´nın düzüne
Arşın ellerini atmış yüzüne
Uyan Ali´m uyan, uykun mu geldi
Alaylıgedik´ten korkun mu geldi

 

Ali´m yatmış Kangallı´nın bayıra
Kulaç kollarını atmış çayıra
Uyan Ali´m uyan, uykun mu geldi
Alaylıgedik´ten korkun mu geldi

 

Seni vuran ağlı mıydı
Kurşunları yağlı mıydı
Atsana Ali´m atsana
Elin kolun bağlımıydı

Kaynak şahıs: Döndü Taş, Ortaköylü, büyüklerinden öğrenmiş.

Kadının erkeğine ağıdı

Yarim nerden gelir iki tazılı
Yağnılar koşulmuş çifte bazılı
Aman Kaynım! Bir kardeşin nic´oldu
Bu ayrılık hepisinden güç oldu

Yarim nerden gelir martin kucakta
Körpe yavrum el ediyor kucakta
Aman Kaynım! Bir kardeşin nic´oldu
Bu ayrılık hepisinden güç oldu

Sabah olmuş tan yerleri atıyor
Herkes kuzusunu almış yatıyor
Aman Kaynım! Bir kardeşin nic´oldu
Bu ayrılık hepisinden güç oldu

Yüce dağ başında kirmenim başlı
Anamdan doğalı gözlerim yaşlı
Aman Kaynım! Bir kardeşin nic´oldu
Bu ayrılık hepisinden güç oldu

Kaynak şahıs: Döndü Taş, Ortaköylü, büyüklerinden öğrenmiş.

TÜRKÜLER

Yar Olmayınca

Benzer soğuklarda eller üşür mü
Yerde bölük bölük kar olmayınca
Bu yalan dünyanın tadı mı olur
Göğsü çifte benli yar olmayınca

Merdiven kurdumda çıktım peceden
Yar kış var demedim geldim geceden
Yarimin kokusu gelse yüceden
Su uzun geceler dar olmayınca


(Söyleyen: Ali Kaya, Bozkır Köyü)

Kırşehir Yolu

Kırşehir yolunda giderim savak
Ne pek sallanıyor meyvesiz kavak
Ellere vermişsin irili ufak
Birde ban ver de kız olsun bari
Gelin doğurdu de, söz olsun bari

Otururken bir taş düştü dizime
Yayılırken kurt karıştı kuzuma
Muhannetler kulak vermez sözüme
Birde ban ver de kız olsun bari
Gelin doğurdu de, söz olsun bari
(Kaynak şahıs: Pembe Özdemir, Bozkır Köyü)

Ağgelin

Ağgelin oturmuş çorap örüyor
Çorabın üstünü güller bürüyor
Dürzü baban seni bana vermiyor
Ya alırım ya ölürüm kız seni

 

Ağgelin oturmuş taşın üstüne
Taramış kekili kaşın üstüne
Bu kadar yaptığın işin üstüne
Ya alırım ya ölürüm kız seni

 

Ağgelin parmakları badeli
İlimon topuklu keklik sadeli
Akıl mı bıraktın ettin bir deli
Ya alırım ya ölürüm kız seni


(Kaynak şahıs: Pembe Özdemir, Bozkır Köyü)

Turnam

Bir çift turnam vardı yolda yorulmuş
Avcı vurmuş kanatları kırılmıs
O da benim gibi yardan ayrılmıs
Doğru bir katara gidin turnalar
Benden yare selam edin turnalar

Bir çift turnam vardı uçup ötmüyor
Daha bu ayrılık senden gitmiyor
Biter dedim kaç senedir bitmiyor
Doğru bir katara gidin turnalar
Benden yare selam edin turnalar

Turnam nerden geldin allı Maraş´tan
Kanadın kırılmış yağmurdan yaştan
Sizi esirgiyom alıcı kuştan
Doğru bir katara gidin turnalar
Benden yare selam edin turnalar

Turnamın kanadı bir karış telden
Çekerim ayrılık ne gelir elden
Yare ulaşamam bu çetin yerden
Doğru bir katara gidin turnalar
Benden yare selam edin turnalar
(Kaynak şahıs: Pembe Özdemir, Bozkır Köyü)

KINA GECESİ TÜRKÜLERİ

Kınacılar gelin geçin oturun
Entarimin kuşağını getirin
Ben ölüyon beni anama götürün
Anamı anamı gelin anamı
Özediler yakmadılar kınamı

Kınacılar geldi çaya dizildi
Altın tas içinde kınam ezildi
Kınayı görünce benzim bozuldu
Anamı anamı gelin anamı
Özediler yakmadılar kınamı

İn aşağı bağlasınlar başını
Çık yukarı sil gözünün yaşını
Emmim, dayım, görsün senin işini
Anamı anamı gelin anamı
Özediler yakmadılar kınamı

Urganını uzattılar peceden
Kulağıma bir ses geldı yüceden
Garip anam kayıt görür geceden
Anamı anamı gelin anamı
Özediler yakmadılar kınamı

Del´ olur da dağ başında gezerim
Kalem olur kaşın gözün yazarım
Kazma, kürek dağ tepeyi kazarım
Anamı anamı gelin anamı
Özediler yakmadılar kınamı

Atımı getirin binek taşına
Elim erişmiyor eyer kayışına
Çağırında gelsin öz kardaşına
Anamı anamı gelin anamı
Özediler yakmadılar kınamı

Kardaşım geldi de eyleyemedim
Atını kapıya bağlayamadım
Ellerden ar ettim söyleyemedim
Anamı anamı gelin anamı
Özediler yakmadılar kınamı

Emmim dayım dirildiler geldiler
Taranacak yünü çeke buldular
İstenmedik yere gelin verdiler
Anamı anamı gelin anamı
Özediler yakmadılar kınamı

Ekecik dağında bir kara bulut
Ana ben gidiyom sen beni unut
Benim yerimde bacımı büyüt
Anamı anamı gelin anamı
Özediler yakmadılar kınamı

Kınacılar çay başına dizilir
Kınayı görünce benzim bozulur
Anası kızından bugün yozulur
Eyvah kızlar ben anamdan ayrıldım
Hem anamdan hem sılamdan ayrıldım

 

Gelin geldim ben dışarı çıkayım
Geldiğim yollara doğru bakayım
Anamı babamı nasıl yıkayım
Anamı anamı gelin anamı
Özediler yakmadılar kınamı

 

Kız seni gö çürürler bugün yurdundan
Anan baban bakakalır ardından
Bir kardeşin deli olur derdinden
Eyvah kızlar ben anamdan ayrıldım
Hem anamdan hem sılamdan ayrıldım

 

Yorganımı bağladılar önceden
Kulağıma bir ses gitti inceden
Anam çeyizimi hazırlıyor geceden
Anamı anamı gelin anamı
Özediler yakmadılar kınamı

 

Kardaşım geldide eyleyemedim
Çekip kıratını bağlayamadım
Babamın yanında ağlayamadım
Eyvah kızlar ben anamdan ayrıldım
Hem anamdan hem sılamdan ayrıldım

 

Kınacılar gelin geçin oturun
Sağıma soluma yastık getirin
Ben hastayım beni anama götürün
Anamı anamı gelin anamı
Özediler yakmadılar kınamı

 

 

Kaynak sahis: (Cihan Emel Demiryürek)

BATIL İNANIŞLAR

40 gün geçmedikçe, loğusa kadının yanına, çocuğu ölmüs kadın uğrayamaz. Zira, yeni doğan çocuk ölür.
Hamile kadın kime dikkatli bakacak olursa, doğacak çocuğun huyu yada sekli ona benzer.
Çocuğun ağzına kim tükürürse, çocuk büyüyünce ona benzer.
İceri-dışarı gün battıktan sonra süpürülmez.
Güneş indikten sonra içeri toprak alınmaz.
Gece ıslık çalan kişi delirir.
Gece tırnak kesilmez; kısmet kapanır.
Gece dışarı soğan kabuğu atmak günahtır.
Gece sakız çiğnenmez; ölü poposu çiğnenilir.
Akşam komsuya, tuz, sabun, soğan, sarımsak verilmez.
Aksam elbise biçilmez; kişiye kefen olur.
Cuma günü kapıya gelen boş çevrilmez.
Cuma günü tarlada çalışılmaz, biri ölür.
Sıcak suyu, yere yada lavaboya dökerken destur denir.

ATASÖZÜ VE DEYİMLER

Abdal tekkede, hacı Mekke´de bulunur.
Acıklı başta akıl olmaz.
Açın koynunda ekmek durmaz.
Aç at yol almaz, aç it av almaz.
Adamak kolay, ödemek güçtür.
Ağaca dayanma kurur, adama dayanma ölür.
Ağacı kurt, insanı dert yer.
Ağalık vermekle, avcılık vurmakla.
Ağanın alnı terlemezse, ırgadın burnu kanamaz.
Ağılda oğlak doğarsa, yabanda otu biter.
Ağustos´ta gölge kovar, zemheride karnin ovar.
Akıllı düşününceye kadar, deli oğlunu everir.
Altın pas, deli yas tutmaz.
Ata dostu oğula mirastır.
Baba oğula bağ, oğul babaya koruk bağışlamıs.
Bir baş soğan bir kazanı kokutur.
Bol bol yiyen, bel bel bakar.
Bos fıçı çok langırdar.
Cambaz ipte, balık dipte gerek.
Cindamarına basmak.
Cins kedi ölüsünü göstermez.
Çatal kazık yere batmaz.
Çift ile koyun, gerisi oyun.
Çobanın gönlü olunca, tekeden süt çıkarır.
Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz.
Deli deliden, imam ölüden hoşlanır.
Deve büyük ot yer, şahin küçük et yer.
Düşmanı kazanması kolay, gütmesi güçtür.
Düşmüs tas olmak.
Erken kalkan yol, erken evlenen döl alır.
Evin kötüyse suvat, avradın kötüyse donat.
Faydasız baş, mezara yarasır.
Hekimden sorma, çekenden sor.
İtme el kapısını elin ucuyla; iterler kapını omuz gücüyle.
Kırk gün taban eti, birgün av eti.
Mart çıkmadıkca, dert çıkmaz.
Martta yağmaz, nisanda dinmezse; sonbahar altın olur.
Ne çıkarsa burnu yere bakandan çıkar.
Niye ekin vermedin anız? Hak etmedinki domuz.
On para, on aslanın ağzında.
Ortalık Kel Ali´nin bağına döndü.
Para, İsa´ya çekilmez.
Rüzgara tüküren, kendi yüzüne tükürür.
Kabahat samur kürk olsa, kimse üzerine almaz.
Yazın başı pisenin, kısın aşı pişer.
Yetim büyüt, duluğunu delsin.

DESTANLAR

Islah eylesin (Bölge Destanı)

Çatin kendi köyüm ne deyim buna
Burada bulunur haramla zina
Temel çürük olursa yıkılır bina
Allah bunları da ıslah eylesin

Cumali´yi sorarsan yaylası uzun
Her yer güzel olur ilkbahar güzün
Güzelini sorma hep kara üzüm
Allah bunları da cinan eylesin

Ozancığı sorarsan ovadır yeri
Alabaş ağaları hepsinden iri
Çocukları şeytan hemide peri
Allah bunları da ıslah eylesin

Daşdelleri aştım Terlemez, Nernek
Buradan da aldım bir iki örnek
Beş gün misafirdim dağıldı dernek
Allah bunları da ıslah eylesin

Büyük Kücük Pörnek dağın başında
Bereket var ekmeğinde aşında
Adam olur Kaleköy´ün taşında
Allah bunları da ıslah eylesin

Kederli deyince yanıyor içim
Bu nasıl giyim bu nasıl biçim
Aralarında yok beş dakka geçim
Allah bunları da ıslah eylesin

( Neset GÜNEYLİ, Çatin Köyünden 1967 yılında 35 yaşında vefat etmiş.)

Sosyete Destanı

Bir manto aldım birde kürk ister
Kalbini sorarsan kin garez besler
Komşuda ne görse akşama ister
Şaştım Allah sosyetenin elinden

İyi olur mu ki atın ürkeği
Rahvan ata bindirdiler korkağı
Çok kadın var beğenmiyor erkeği
Şaştım Allah sosyetenin elinden

 

Allah´ım yarattı tozdan türaptan
Ağzını çekmiyor acı şaraptan
Gözünü ayırmaz naylon çoraptan
Şaştım Allah sosyetenin elinden

Çok kadın var namusunu batırır
Halıyı beğenmez çula oturur
Aslan yatağında çakal yatırır
Şaştım Allah sosyetenin elinden

(Söyleyen: Ali Kaya, Bozkır Köyü)

 

 

 

 

 

Mektup Destanı

Bismillahla kalem aldım elime
Dilime dolandı birkaç kelime

Destanın başına dikkat eyleyin
Beni soranlara selam söyleyin
Bir mektup yazdım gönül eyleyin
Kesme mektubunu gönder acele

Evvela selamdır mektubun başı
Başüstüne olsun emrin onbaşı
Sağlıktır derler her işin başı
Kesme mektubunu gönder acele

Kurumus dallarda güllermi biter
Çiçeksiz bahçede bülbül mü öter
Yiğitsiz evlerde tütün mü tüter
Kesme mektubunu gönder acele

Vatanım için geldim askere
Sağ olursak alacağız teskere
Ömürler verirse Mevla´m bizlere
Kesme mektubunu gönder acele

Zeytin ağaçları yaprağın dökmez
Memleket hasreti içimden gitmez
Sevdalı olunca askerlik bitmez
Kesme mektubunu gönder acele

Ağaç çiçek açmış dallar götürmez
Dağlar diken tutmuş Türkmen oturmaz
Postacılar küsmüş mektup getirmez
Kesme mektubunu gönder acele

Niğde dağlarında aşıklar gezer
Adam sevdiğinden böylemi bezer
Hic olmazsa ayda bir mektup yazar
Kesme mektubunu gönder acele

Askere gelince yüzüm gülmedi
Doktora vardım da derdim bilmedi
Kaç mektup saldım cevap gelmedi
Kesme mektubunu gönder acele

Gelip gördüm ben de gurbet elini
Uzun ise kısa eder kolunu
Gelir diye hiç bekleme yolumu
Kesme mektubunu gönder acele

(Söyleyen: Ali Kaya, Bozkır Köyü)

Son Güncelleme: Cuma, 12 Haziran 2009 22:02
  -